Sunday, February 20, 2011

Fındığını toplayanların dilinde...


BU YAZI 20 ŞUBAT 2011 TARİHİNDE EVRENSEL GAZETESİNDE YAYINLANMIŞTIR.

Yazacak çok şey var. Dünyanın en iyi kadın basketbolcularından, Eski Fenerbahçeli Diana Taurasi’ye “dopingli” damgası vurulup bütün kariyeri ve kişiliği töhmet altında bırakıldıktan 2 ay sonra “Pardon bacım testlerde yanlışlık oldu” diyen Basketbol Federasyonu ve Doping Merkezini mi yazsam, 33 yıldan fazla bir süre sonra St.Pauli’nin galibiyetiyle sonlanan Hamburg-St.Pauli derbisini mi yoksa apayrı bir spor sosyolojisi vakası altında incelenebilecek olan Washington Redskins sahibinin açıklamalarını mı derken cuma gecesi Giresunsporlu taraftarlar sahneye çıktı ve “Bizi yaz, bizi yaz” deyiverdi.
Bildiğiniz üzere Trt 6(Şeş) bu sezon başlattığı bir uygulamayla her hafta Bank Asya 1.Ligi’nden bir maçı Kürtçe canlı yayınla ekranlara getiriyor. Bu uygulama bugüne kadar çeşitli tepkiler çekti. Hatta Samsunspor-Adanaspor maçı Adanasporlu yetkililerin kahramanca(!) uğraşları sonucu Kürtçe yayınlanmaktan kurtarıldı! Maazallah maçı Kürtçe yayınlansa Adanaspor camiası insanların (Adana’da yaşayan yüz binlerce Kürt’ün mesela) yüzüne bir daha nasıl bakardı? Yakışır mıydı Kürt diye tarlasında 300 lira karşılığı 12-15 saat çalıştırdığı adamın dilinde maç izlemek bir Adana ağasına? Yakışır mıydı Azadiya Welat emekçisi Metin Alataş’ı “faili meçhuller”(RTE döneminde faili meçhul yoktu değil mi?) sınıfına gönderen o kontra güçlere, Metin’in dilinde maç izlemek… Yakışmazdı tabii.
Adanalılar vatansever de Giresunlular Kürt uşağı mı? 23.haftada Giresunspor’un Gaziantep Büyükşehir Belediye ile oynayacağı maçın TRT 6’de yayınlanacağı açıklanır açıklanmaz vatanperver hassasiyetlerini takdire şayan bir duyarlılıkla ortaya serdiler. “Giresunspor’umuzun maçı Kürtçe yayınlanamaz” diye haykırıyor ‘Çotanaklar’. MHP Milletvekili Murat Özkan da halkının sesini Mecliste dile getiriyor: “TRT anayasayı ihlal ediyor. Spora siyaset ve ayrımcılık bulaştırıyor. Giresunlu bugüne kadar kulübüne, diline sahip çıkmıştır. Bundan sonra da çıkmaya devam edecektir.” Helal olsun be Özkan. Türk dilinin namusunu kurtardın. Vergilere layık oldun.
İnsanların aklı karışıyor tabii. Bir yandan Kürt dili üzerindeki türlü baskı ve eziyetleri devam ettiren, yüz yılın anayasasını yapacağız deyip yüz yıllık tekçi söylemleri (tek millet-tek dil-tek bayrak vs.) sürdüren, Kürt halkına yönelik ayrımcılığın, ön yargıların devam etmesini sağlayacak her türlü politikaya sıkı sıkı sarılan tipik milliyetçi, tipik sağ bir iktidar. Öte yandan Kürt açılımı adı altında belli adımlar atma taahhütü veren, örnek olarak bir TRT 6’i kuran, Diyarbakır Cezaevini yıkıp yerine daha büyük bir cezaevi inşa etme müjdesi(!) veren (Oleyyy, buradaki ironiyi anlayıp geçiniz lütfen) bir AKP. Haklılar, ben de ülkücü ya da ulusalcı olsam benim de aklım karışırdı.
Aslında Kürtler üzerindeki Türk sorununun çözülmesi yolunda mesele hep gelip buraya dayanıyor ve ötesine geçilemiyor. Zira AKP, en başından beri Kürt açılımını bir “Asimilasyon olmadı disimilasyon verelim” stratejisi üzerine kurdu. Klasik rejimin ağzını, yüzünü kullanmaya devam etti onu sadece biraz budadı ve makyajladı.
Devletin bütün “açılım”larını onların yarattığı baskıyla yürürlüğe koysa da Kürt özgürlük mücadelesini yürütenleri “sınıfsal” kaygıları sebebiyle yok saymayı sürdürdü. “Ya benim (yani devletin, yani asli unsurun, yani ezen ulusun) Kürt’üm olursun ya da yoksun” dedi. Cumhuriyet boyunca feodal tahakküm, dini hassasiyetler ya da burjuva sınıfına mensup olması sebebiyle sağ-muhafazakar partilere oy vermiş Kürtlerin oylarını toparladı ve “sol” içerisinden de kendisine yedekleyebildiklerini yedekledi.
Bu sebepten bir yandan “İki Kürtçe çek, apolitik olsun” tadında TRT 6’i kurarken öte yandan ezen ulusun tekçi temsilcisi ve Kürtlerin himayecisi olma özelliğini sürdürdü. Hepimizin “açılım” sürecinde söylediği ve sonradan teyit edildiği gibi bu çözüm değildi, olamazdı da. Nihayetinde bugün AKP’nin 2-3 sene öncesinden bile daha geri, daha milliyetçi bir pozisyona düşmüş olduğunu görüyoruz. Kendi ağzın ve söylemlerinle Kürtleri ikinci sınıf ilan ederken TRT 6 açsan ne olur, açmasan ne olur? Sonuçlarını görüyoruz işte; aynı milliyetçiliğin, faşizan tepkilerin devamı...
Gazetemizde de sıkça okuyorsunuzdur. Kürt işçiler mecburiyetten Giresun’a ve diğer Karadeniz illerine fındık toplamaya giderler. Şartlar, kapitalist düzenin şartlarıdır. Yani köle şartlarıdır. Günde en az 15 saat çalıştırılırlar ve aldıkları yevmiye 20 lirayı geçmez. Devamlı GBT aramalarından geçirilirler ve toplama kampından bozma yerlerde barınırlar.
Bu ayrımcılığı yaratanların, geliştirerek devam ettirenlerin Kürtler üzerindeki Türk sorununu çözmeyle ne ilgisi olabilir? Giresunsporlu taraftar sizin politikalarınız,sizin propagandalarınız sayenizde Kürtlere baktığında ya bir “terörist” ya da günde 15 saat çalıştırabildikleri bir köle görüyor. Sizler bu düzenin hamisiyken açtığınız TRT 6 bu düzenin borazanıyken ortaya çıkan tepkiler de böyle olur maalesef.
Hep diyoruz, Kürt’ün barışa uzanan elini ancak Türk ve diğer halklardan emekçiler tutabilir. Çünkü burjuvazi o eli ya kesmek ya da sömürmek niyetindedir...

1 comment:

Proud Turk said...

günde 15 saat mi çalışıyorlar? burada yalan yanlış şeyler yazma. akçakoca'ya da kürtler geliyor, bizim fındığımızı da topluyorlar. adamlar sabah 9, bilemedin 8'de gelip 6'da gidiyorlar. 1 saat de araları var. öyle köle gibi de çalışmıyorlar.
hele sen bir yalan yazmamayı öğren, ondan sonra ahkam kesersin