Sunday, December 5, 2010

Para, şike! İşte FIFA işte!



BU YAZI İLK OLARAK 5 ARALIK 2010 TARİHİNDE EVRENSEL GAZETESİNDE YAYINLANMIŞTIR.


“Yeni ülkelere gidiyoruz. Futbolu yeni topraklara taşıyoruz.”


FIFA başkanı Sepp Blatter, 2018 ve 2022 dünya kupalarının sırasıyla Rusya ve Katar’da düzenleneceğini bu cümlelerle açıkladı. Yeryüzünün en şaibeli organizasyonlarından biri adına sarf ettiği bu cümlenin meali tabii ki şuydu: “Yeni pazarlara gidiyoruz. Futbolu kârın daha yüksek olduğu yeni marketlere taşıyoruz.”

FIFA artık şaibe ve yolsuzluk kelimeleriyle eş anlamlı hale gelmiş durumda. Dünya kupasını düzenleyecek ülkelerin belirlendiği bu süreçte de 6 üyesi ciddi suçlamaların odağındaydı. 2 üye, Nijeryalı Amos Adamu ve Tahitili Reynald Temarii, Amerikan şirketleri adına lobi faaliyeti yürütüyormuş gibi yapan Londra Sunday Times gazetesi muhabiri tarafından “suçüstü” yakalandı. Adamu, oyunu 500.000 sterline sattı. Temarii ise bir spor akademisinin finanse edilmesi karşılığında oyunu satabileceğini söyledi. Bu 2 üye, FIFA tarafından 3 yıllığına cezalandırıldı ve oylamaya katılamadı. Kurumun eski genel sekreteri Michel-Zen Ruffinen de hangi yetkililerin rüşvet almış olabileceğini muhabirlere söylerken gizlice görüntülendi.

FIFA’NIN KİRLİ ÇAMAŞIRLARI

Geçtiğimiz Pazartesi günü(29 Kasım) BBC, ‘Panorama’ programıyla hem muhteşem bir habercilik örneği sundu hem de FIFA’nın kirli çamaşırlarını açığa çıkardı. Programı, olimpiyat ve dünya kupalarında dönen yolsuzluklarla ilgili yazdığı kitaplarla yakından tanıdığımız Andrew Jennings hazırladı. Jennings, 2018 ve 2022 seçimlerinde de oy kullanan üst düzey isimlerden Nicolas Leoz, Issa Hayatou ve Ricardo Teixeira’nın 1990’larda rüşvet karşılığı oylarını sattığını belgeliyordu. Aynı zamanda FIFA as başkanı Jack Warner hakkında ayyuka çıkan hatta belgelenen “usulsüz bilet satışı” hakkındaki iddialar da yeniden dile getirildi.

FIFA’nın tüm bu belgelere, cevapsız kalan iddialara, kamuoyu baskısına rağmen hiçbir şey olmamış gibi seçim takvimini aynen uygulaması ibretlik olsa da şaşırtıcı değil. FIFA, milyarlarca doları yöneten bir kurum olmasına rağmen tamamen bağımsız ve hiçbir dış yapı tarafından denetlenemeyen bir organizasyon. Hafta içerisinde Uluslararası Şeffaflık Örgütü de rüşvet iddiaları açığa çıkarılana kadar seçimlerin ertelenmesi gerektiğini belirtmişti. Şeffaflık Örgütü yalnızca şeffaf değil safmış da. Çünkü FIFA’nın tarihi -özellikle Joao Havelange’dan bu yana- kurum içi skandalların örtbas edilmesinden ibarettir.

Panorama programında benim asıl ilgimi çeken nokta Hollanda hükümetinin açıkladığı FIFA taahhütleriydi. Bilindiği üzere FIFA, dünya kupası düzenlemek için kendisine başvuran ülkelerden çeşitli taahhütler istiyor. Bu taahhütler, kupayı düzenleyen ülkede –gerekirse- yeni yasalar demek ve bu yasalar ilk aşamada FIFA ve sponsorlarının kârını garanti altına almak için çıkarılıyor. Bunlar neler mi? Örneğin vize kurallarının gevşetilmesi, işçi haklarının “esnekleştirilmesi”, sponsorlar için vergilerin düşürülmesi, yabancı bankalar için işlemlerin kolaylaştırılması vs… Hollanda Parlamentosu milletvekillerinden Renske Leijten bu konuda söylenmesi gerekenleri çok net bir şekilde söylüyor: “Hükümet olarak bizim herhangi bir organizasyon için özel olarak kanun yapmamız beklenemez. Yasalar herkes için yapılmalıdır, yalnızca bir kurum için değil.”


DAHA KÂRLI PAZARLAR!

Mega spor organizasyonları hakkındaki yanlış efsanelerin önde geleni “kârlı” olduğudur. Dünya kupaları kâr getirir ama sadece FIFA ve sponsorları için. Ev sahibi ülkeler nadiren kâr eder ve bu da FIFA’nın kâr rakamlarına yaklaşamaz bile. Örneğin 2018 adaylarından Hollanda’nın hesabına göre kupanın ülkeye getireceği zarar 150 milyon Euro idi. 2010 dünya kupası FIFA’ya tam 3 milyar dolar kazandırdı. Karşılığında Güney Afrika halkı daha da fakirleşti, evlerinden oldu, teneke kentlerde yaşamaya mahkum edildi. Bugün ülkenin her yerinde gecekondu isyanları baş gösteriyor. Geçtiğimiz hafta El-Cezire televizyonu bu konuya özel bir program hazırladı ve bu süreçte dünya kupasının rolünü de vurguladı.

Bu gerçekleri göz önüne aldığımızda FIFA’nın neden aniden “futbolu yeni ülkelere götürme” elçisi kesildiğini anlayabiliriz. FIFA, İngiltere, ABD, Hollanda gibi ülkelerde istediği kârları elde edemez. Çünkü bu ülkelere kafasına estiği gibi “işçi haklarını esnetin, vergileri düşürün” dediği zaman problemlerle karşılaşacağını bilir. “Yeni ülkeler” ise “yeni pazarlar” demektir. Kapitalizme nispeten yeni angaje olan, otoriter kapitalist ülkeler sermaye için biçilmiş kaftanlardır. Dolayısıyla bu mesele ABD, İngiltere gibi klasik odakların güçsüzleşmesiyle değil, “yeni pazarların” daha kârlı olmasıyla ilintilidir. Bunların örneklerini Pekin’de, Shanghai’da, Güney Afrika’da, Delhi’de gördük. Şimdi de 2014 Dünya Kupasının ev sahibi Rio De Janeiro’da görüyoruz. Başkan Lula, şehirdeki favelalara(gecekondu mahalleleri) karşı askeri bir operasyon başlattı. Elbette, bu mahallelerin uyuşturucu baronlarından temizlenmesi önemli ama benim içimden bir ses bu “temizliğin” uyuşturucu baronlarıyla sınırla kalmayacağını ve bu favelaların kentsel dönüşüm adı altında hepten yok edileceğini, sakinlerinin de kentin çeperlerine postalanacağını söylüyor. Devlete karşı potansiyel teşkil eden mahallelerin kriminalleştirilmesinin artık bayatlamış bir taktik olduğunu bilmesek ve yetkililer tüm bu operasyonların 2014 Dünya Kupası ve 2016 Olimpiyatları için gerçekleştirildiğini itiraf etmeseler daha rahat olurduk ya… Bakalım Lula’nın tavrı farklı olacak mı?

2018 ve 2022, Rusya ve Katar… FIFA’ya şimdilik hayırlı olsun, iyi para kaldırırlar bu pazarlardan. Hani FIFA ve IOC hep diyor ya “spora politika karıştırmayın” diye, bunca belgeli yolsuzluk, iddia, istatistik, rant… Siz spora başka şeyler karıştırıyor olmayasınız?

No comments: