Sunday, August 15, 2010

Başlıyoruz totolu motolu

BU YAZI İLK OLARAK 15 AĞUSTOS 2010 PAZAR GÜNÜ EVRENSEL GAZETESİ'NDE YAYINLANMIŞTIR.

Terli, yapış yapış günlerimize futbol mesaisi ekleniyor. Öyle bıkkın bir haldeyiz ki meşin yuvarlak hayatımıza girse ne olur girmese ne olur, tövbeliyiz hayattan! Tablet halinde yutacağımız bir anayasanın tartışmaları etrafında yaratılan dezenformasyondan yeterince muzdaripken bir de yanında Erman Toroğlu&Ahmet Çakar’a midemizde ne kadar yer var? Hafta içi milli maçta provasını yaptık, ben almayayım! İzlemeyenler için aynı anda özet ve kehanet işlevi görecek bir yorum yapayım: Bu 2 adamın 1 sene boyunca aynı stüdyoda edeceği laklağa peynir gemisi bile illallah eder, aganta burina burinatasını çeker, yolunu alır…

Üstelik sıcakların yanında bir de Ramazan mevsimindeyiz. Oruç kaynaklı kronik form düşüklükleri sporcuların performansını da ister istemez etkileyecektir. Gerçi İstanbul’a kupa mesaisine gelen 2.Lig takımlarının taktiğinden bozma bir 6+2+2’miz var dolayısıyla kadrolardaki “mümin” sayısının azalması bu etkeni minimize ediyor. Olsun yine de bu memlekette adettendir, Ramazan dönemi yeşil sahalar durgunlaşır.

Yeni şampiyon, yeni transferler, yeni sağlık ekipleri(!) derken yeni de bir ismi var özünde 1. Profesyonel Deplasmanlı Futbol Erkekler Ligi olan kümemizin: Spor-Toto Süper Ligi. Kabul etmek gerek ki, çirkinin ötesinde komik bir isim. 2005’ten beri adı bir sponsorla birlikte anılan ligimizin bu hali spikerler hariç kimseyi ırgalamıyor gerçi yine de totolu motolu bir ligimizin olması insanı ister istemez kıkırdatıyor.

Totolu ligimizin demografisi memleketin haliyle benzeşiyor. Kürtsüz Kürt sorunu çözümü çabalarımız ve Kürtsüz anayasa paketimiz gibi Kürtsüz de bir futbol ligimiz var. Diyarbakır’ın da küme düşmesiyle 2010/11 sezonunda bölgeden hiçbir takım totolu ligin keyfine tam anlamıyla varamayacak. İşin aslı Diyarbakırspor da bizi pek memnun etmiyordu. Umudumuz yeni kurulan Amedspor’la Dersimspor’da… Hani şoven bir tını yaratmak istemem ama bölgenin öz kaynaklarını ve kimliğini taşıyacak “ellenmemiş”, bağımsız bir kulübün ligimize katacağı renk çok daha farklı olacaktır. Hele bir barış gelsin… Umuyorum ki bu günler ve daha fazlası çok uzakta değil…

Geçtiğimiz sezonun şampiyonu Bursaspor sezona forma reklamı olmadan giriyor, ne güzel! Üstadın benzetmesiyle sahada “gezici reklam panosu” gibi koşuşturmayacak bir şampiyonumuz var, en azından ilk hafta itibariyle. Gerçi hafta içinde toto ligi olmamız hasebiyle düzenlenen basın toplantısında Spor-Toto Teşkilat Başkanı Bekir Yunus Uçar ligimizin son yıllarda gösterdiği endüstriyelleşme atağını(!) öve öve bitiremedi ama memleketin dinamikleri kendisini pek doğrulamıyor demek ki. Halen bir “Anadolu” takımı, şampiyon da olsa kendine uygun bir sponsor bulmakta zorluk çekebiliyor. Sahi nerede yahu bu memleketteki değişimin(!) öncüsü olan Anadolu Kaplanları? Onlar ya da bir başka şer yuvası -pardon şirket- gelene dek Bursasporlu futbolcuları mobilize billboardlar halinde görmemek keyifli olacak.

Üç büyükler sezona renksiz giriyor. İçlerinde bir tek Beşiktaş umut veriyor onlara da kasten renkli demiyorum, Çarşı kızıyor sonra. Bana son derece cinsiyetçi gelse de “erkek adam renkli takım tutmaz” diyorlar malum. Yoksa benim bu seneki şampiyonluk adayım Beşiktaş. Bu yolda en güvendiğim isim de Quaresma değil Guti. Şöyle söyleyeyim, Guti’yi Galatasaray alsaydı ibrem sarı-kırmızılılardan yana dönerdi. Guti’yi o derece önemsiyorum. Orta sahada oyun kurabilecek, top saklayabilecek ve ileriye doğru oynayabilecek, üstüne skora direkt etki edebilecek çok klas bir futbolcuya sahip Beşiktaş. Üstelik koca ligde eşi benzeri yok tüm bu özellikleriyle. Guti’nin haricinde bir önemli faktör de Bernd Schuster. Kanımca Beşiktaş 2003’ten beri ilk defa sezona şampiyonluğun favorisi olarak giriyor. Gerçi İddaa’nın yayınladığı bahis oranlarına göre favori Fenerbahçe ama günün trendine göre sallıyoruz İddaayı, totoyu, motoyu. (Cidden toto diye lig ismi mi olur, kim ciddiye alır bu ligi?) Öte yanda Trabzonspor’un da şampiyonluk mücadelesinde İstanbullular için ciddi bir tehdit olarak ön plana çıkabileceğini belirtmek lazım. Adam gibi adam Şenol Güneş böylesi bir başarıyı çoktan hak etti.

Bu dönem aynı zamanda TSK mesaisinin de başladığı mevsimlerden biridir. Binlerce genç silah altına alındı bu hafta itibariyle. Hayatlarından (statülerine bağlı olarak) 6 veya 15 ay kırpılacak. Üstelik bu gençler hiç de kendilerine ait olmayan bir savaşa ortak olmaya zorlanacaklar. Kazasız belasız evlerine dönebilmeleri dileğiyle…

Yeni sezon hayırlı olsun…

No comments: