Sunday, January 17, 2010

Angola, Avustralya ve bir ihale

BU YAZI İLK OLARAK 17.01.10 TARİHİNDE EVRENSEL GAZETESİ'NDE YAYINLANMIŞTIR

Ne ihaleymiş arkadaş! Meğer ne âlâ futbol oynanıyormuş bizim memlekette de haberimiz yokmuş! 321 milyon dolar! Bir daha tribünde maç izlerken sırf bu rakamların hatırına uyuklamayacağım. 321 milyon dolarlık ligin en ‘büyük’ kulüplerinin maçlarında uykusadığımıza göre sorun bizde. Yoksa bunca ensesi kalın (Telekom, Digitürk) yaş tahtaya basmak için yarışadurur muydu!?

Bu ihale işlerini izlemek heyecanlıymış. Satranç maçı mı desem masa tenisi mi? Garry Kasparov-Anatoly Karpov düellosu mübarek! Tek fark at yerine 100,000 dolar, fil yerine 500,000 dolar öne sürüyor taraflar. Ne demiş bir Fransız: “Satrançta fazla şefkatli davranırsan kaybedersin.” Mehmet Emin Karamehmet ve ekibi-Allahlar’ı var-bir an olsun ‘zayıflık’ göstermediler bu güç gösterisinde. Piyonlarını feda etmekten asla çekinmediler.

Tüm bu hercümercin arasında maaşlarını zamanında aldıkları görülmemiş olan Çukurova Medya çalışanlarının akıllarından geçenleri çok merak ettim. Kuşku yok ki Sky Türk’te, Akşam gazetesinde, Digitürk binasında da takip edildi bu ihale. 3 aydır, 600 liralık maaşını alamayan kameraman şaşırmadı mı patronunun 321 milyon doları tereddüt dahi etmeden gözden çıkarabilmesine? Farkına vardılar mı acaba meblağ yükseldikçe feda edilen piyonların aslında kendileri olduğunu?

Angola 2010

Avrupalı tuzu kurular gibi Afrika dramatizasyonu yapmayacağım. Sivilleri hedef alan terörist saldırılar sadece ‘üçüncü dünyanın’ değil herkesin sorunu. Kaldı ki Afrika’nın yaşadığı her sorunun temeline emperyalist Avrupa uygarlıklarının tarih boyunca işlediği cürümleri kolaylıkla yerleştirebiliriz. O yüzden “kuzum bu üçüncü dünyada neler oluyor böyle, terör filan” demiyoruz elbette ama ortada da bir futbol karşılaşmasına giderken katledilmiş 3 can var. İsimlerini doğru dürüst telaffuz edemiyoruz ve pek kimsece de hatırlanmak istemiyorlar belki ama ruhları şad olsun: Togolu Amete Abolo, Stan Ocloo ve Mario Adjoua’nın.

Gururlu Afrikalılar’ın kendilerine yüzyıllarca efendilik taslayan Avrupalılar’ın tehditlerini hiç umursamadan 2 senede bir kıta kupalarını düzenlemelerine bayılıyorum. Hele sahadaki futbol ve mücadele böylesine kıpırdandı mı coşkum daha da bir artıyor.

Turnuva, dünya futbol tarihinin en ‘acayip’ maçlarından biriyle başladı. Ev sahibi Angola’nın 4-0 öne geçtiği maçta Mansa Musa’nın torunları Malili ‘Kartallar’ 12 dakikada eşitliği sağladı. Sonraki günlerde de sürprizler devam etti. Hatta uzun bir süre hiçbir favori sahadan muzaffer ayrılamadı desek yeridir. Malavi Cezayir’i, Gabon Kamerun’u yendi. Burkina Faso, Fildişi Cumhuriyeti’ne, Zambiya Tunus’a geçit vermedi. İstikrarından ödün vermeyen tek takım son 2 Afrika Kupası’nın şampiyonu Mısır’dı. Nijerya’yı 3-1’le geçti ‘Firavunlar’. Bundan sonra ne olur derseniz, görünen o ki Fildişi Sahili, Gana, Kamerun, Angola gibi favorilere geçit vermemeye kararlı Hasan Shehata’nın Mısır’ı.

Turnuvayı her zaman olduğu gibi çalışkan, özverili, genç ama usta spikerleriyle bizlere ulaştıran Eurosport’a da bir spor seyircisi olarak teşekkürlerimi iletmek isterim. Ülkedeki spor medyasının ortalama kalitesinin çok üzerinde yayınlar gerçekleştiriyorlar.

Avustralya Açık 2010

Çift sayıyla biten yılların Ocak ayları böyledir zaten; Afrika Kupası ve Avustralya Açık bir arada. Bir sporsever olarak şikâyet edecek değilim. 4 aylık bir aradan sonra Grand Slam sezonu yeniden başlıyor. Avustralya uzak diyar, karşılaşmaların saatleri konusunda ayık olunuz diye ‘Şeyh Zamani’liğimi’ de yapayım: Maçların oynanacağı Melbourne kenti bizden 8 saat ileride.

Kadınlarda Kim Clijsters, Justine Henin ve Serena Williams favoriler arasında. Clijsters ve Henin’ karşı hiçbir önyargım yok. Fakat favori olmalarıyla alakalı şöyle bir sorunum var ki aslında bu kadınlar tenisinin senelerdir devam eden kalite ve rekabet eksikliğiyle doğrudan ilintili. Kim Clijsters geçen sene spora döndü ve döner dönmez Amerika Açık’ı kazandı. Keza Justine Henin dönüş yapalı 1 ay oldu ve ilk Grand slam’ine favorilerden biri olarak giriyor. Sizce de bu işte bir gariplik yok mu?

Roger Federer’in pek formda değilse de 1 numara olarak başladığı erkeklerde favorim diz sakatlığını atlatmış görünen Rafael Nadal. Sürpriz yapabileceklerin sayısı fazla: İskoç Andy Murray, Birleşik Amerikalı Andy Roddick, Hırvat Marin Cilic gibi isimler aportta bekliyor. Geçtiğimiz sezonun flaş raketi Arjantinli Juan Martin Del Potro ile 2008’in şampiyonu Sırp Novak Djokovic ise formsuzluğuyla dikkat çekiyor. Geçtiğimiz sezonki unutulmaz Nadal-Federer finaline benzer bir sona tanıklık edelim de, ne olursa olsun!

Not: Tek bir felaketle yeryüzünden 100 bin canı silen düzene diyecek kelimemiz yok. Kalbimiz Haitililer’le atıyor. Bir de “yoksul, yorgun ama yiğit, namuslu, pırıl pırıl” direnen Tekel işçileriyle…

No comments: