Sunday, September 27, 2009

Spora Güz Geldi

BU YAZI İLK OLARAK EVRENSEL GAZETESİ'NDE YAYINLANMIŞTIR.

Güz pek karakterli mevsim; teşrif ettiğini ille de belli ediyor insana. Ben buradayım diyor, geldim diyor, ayağını denk al sana kötü haberlerim var diyor. Üstelik yaprakların sararması, bitkilerin ölmesi, havanın bozması kötü haberlerinin yanında pek bir masum kalıyorlar.

Benim güzüm salı günü teşrif etti. Sabah yazıyı Mehmet Özyazanlar’a göndermeye hazırlanırken “Acele etme” dedi Mehmet abi her zamanki kibarlığıyla. “Spor sayfası gazeteden kaldırıldı.” Mehmet abinin sükunetinden olsa gerek olayın vahametini hemen kavrayamadım. Öyle rahat söyledi ki sanırsınız 12 yıldır o sayfaya emek veren kendisi değil… Sonra sonra dank etti.

Sonuçta karar ekonomik. Zor günlerden geçildiği muhakkak, elbette sporsuz bir Evrensel’in ekonomik muhakemesini yapmıştır bu kararı verenler. Fakat bence epey yanılmış bulunmaktalar. Üstelik bu durumdan tek etkilenen gazetenin kendisi olmayacak. Evrensel’in muhalif sesinden yoksun kalan spor dünyası da bir sesini kaybetmiş bulunuyor.

Sporsuz bir Evrensel kulağa ne kadar kötü geliyorsa Evrensel’siz bir spor için de aynı şey geçerli.

Evrensel için yazdığım ilk yazıda bakın ne demişim: “Bir üstyapı kurumu olarak spor, bu kadar dallanıp budaklanmış ve egemenlerin mutlak kontrolüne girmişken ona, muhalif düşüncelerin sokulması ‘büyüklerin’ işine gelmez. Oysaki ilerici, devrimci fikirlerin hayatın ta kendisi olan sporda var olamaması için hiçbir sebep yoktur. Bu fikirlerin oluşması ve geliştirilmesinde en önemli rol ise spor gazetecilerine ve bağımsız medya organlarına düşmektedir. Winston Churchill’e atfedilen bir söz vardır: ‘Savaş generallere, ekonomi ise akademisyenlere bırakılmayacak kadar ciddi işlerdir.’ Spor dünyasını bugün ne savaşlardan, ne siyasetten, ne de ekonomiden (pardon üçü de aynı şeydi değil mi?) soyutlayabiliriz. Öyleyse ‘Spor gazeteciliği holding medyalarına bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir’ desek hiç de abartmış olmayız. Tarih, içinde yaşadığımız haksız düzene kafa tutan sayısız sporcuyla doluyken onların mücadelesini yazmak elbette spor gazetecilerine düşer. Oyuncakçı dükkânında değişim zamanıdır.”

Evrensel’siz bir spor, spor gibi devasa bir mücadele alanının holding medyalarına bırakılması demek.

Evrensel’siz bir spor, yüzde 90’ı hiçbir güvencesi olmadan, karın tokluğuna çalışan sporcularımızın 30 senedir esamisi okunmayan sendikal hakları uğruna seslerini duyurabilecekleri bir mecra bulamamaları demek.

Evrensel’siz bir spor, milliyetçiliğin, şovenizmin rahatça kol gezdiği bir spor medyası demek.

Evrensel’siz bir spor, sporda cinsiyetçiliğin, “galibiyete giden yolda her şey mubahtır” diyen Makyavelist anlayışın burjuva medyalarının öncülüğünde karşısında hiçbir ciddi muhalefet bulamadan yükselişi demek.

Evrensel’siz bir spor, bir üstyapı kurumu olarak sporun sermayenin vahşiliğine peşkeş çekilmesi, sporun sosyal adaletsizliğin kalesi haline getirilmesine ses çıkaramamak, sporun sınıflılaştırılmasına seyirci kalmak demek…

Bugüne kadar yazılarımda hep yukarıda bahsettiğim sorunları temel aldım. Zira Evrensel Spor’un tavrı buydu. Mehmet Özyazanlar bana ilk kez Evrensel için yazmamı teklif ettiğinde uçarak kabul etmemin sebebi de buydu. Yine ilk yazımda yazdığım gibi “palto tutan değil kafa tutan” gazetecilerin arasında, her biri daha güzel, eşit ve özgür bir dünya için umutlanan okuyuculara yazmanın verdiği heyecandı bu. Başka hiçbir gazetede özgürce dile getiremeyeceğim konuları gündeme taşıyabilecek olmanın verdiği heyecan…

Maalesef artık spor Evrensel’siz kaldı. Sporun vicdanı, kardeşliği, eşitliği, emekçileri yara aldı. Demek bu kararı alanlar tüm bunları göze alabildiler, belki de hâlâ “futbol halkın afyonudur” diye düşünüyorlardır bilemiyorum…
Spora güz geldi artık, kar boran da yakındır.

No comments: